2 Şubat 2014 Pazar

Selli ve Yelli Ocaksı Şubat

     



     Tempo Dergisi Barış Manço Özel Sayısı biri ve diğeri 3-9 Şubat 2000 Temposu, bir yıl sonra.
     İki kuzen devasa müzikçaların başına oturup 7/18 filan Mançoloji dinlediğimiz günler ve bir kısım geceler. Birimiz sekiz ve diğerimiz onuz.
     On beş yıllık neredeyse her karışını ezberlediğim dergilerle, Barış Manço Vapuru'na tatil hasebiyle İstanbul'da olmamamdan ötürü binemediğim 2 Şubat'ta ben de en güzel dergilerimi okurum senin hakkında, duâ ücretle mi hâşâ, değil mi ya! Zaten sen de bilirsin öyle olmadığını abicik. "Dört kitaptan başlayalım öyleyse gel söze: Orda öyle bir isim var ki, o kuldan öte kuldan ziyade; O'na sığın, O'na sarıl; O senden öte benden ziyade." dersin değil mi?
     Ben, sokakta ip atlıyor olsam yine, saat ikindinin dördünü işaret ettiğinde fırlarım eve "Barış Manço ile 7'den 77'ye" izlemeye. Kızlar Çılgın Bediş izleyeceklermiş, bana ne. Çünkü benim Oktay'ım sensin.
Sonra meselâ, aman işte klasik hatırlatmalar deme, Zambia ile Zimbabwe sınırını takvimin 97'sinde başka nerde göreyim?
     Senden başka hunharca hızlı konuşan başka bir ağzı anlamak için çaba göstermeme gibi bir lüksüm yok artık. Bir de şarkıların üçüncü dörtlüklerinin Barış'ı, "sapa kulba kapağa itibar etmeyen dost" bulmak imkânsız artık, dersem sana abarttığımı sanma. İçi boş tencereye asla tahammül edemeyiz vesselâm fakat içi boş insanlara inanılmaz iltimaslarımız var zirâ biz artık pek dolu değiliz galiba.
     Magazin servislerini sevmezsin, sana on beş senelik bir televole valeliyorum da zannetme aman, 1999-2014 Arası Sözde Çağdaş Türkiye ve Dünya Tarihi dersimin yazılısına çalışırken sesli çalışıyorum say. Çünkü sen karşıma oturur kuzu kuzu dinlersin. Çünkü sen kuzu olmayı kurtluğa tercih edecek tek adamsın. Japon devlet erkânını boynuna yapıştırabilecek biri de yok galiba şu anda.
     Bir de farkındaysan, bende hâlâ geniş zamandasın; görülen ve duyulan geçmişlere lüzum yok.
     Şimdi babam dergileri görüp "Ne delirmiştiniz ya!" diye kendince yâdlarda bulunacak ve annem "Düşüsene, on beş yıllık dergi bunlar!" dedi bile.
     Ve hâlâ, tartışanların paydasını seninle eşitliyoruz.
     Bir de, millet "7'den 77'ye" diyeceğine "7'den 70'e" diyor, sinir oluyorum.
     Bil istedim.
     "Ne yazsam eksik kalacak"ım(ız)sın.
     Onu da bilelim ve "giyelim en güzel giysileri".
     Memleketimin sele teslim olduğu ve senin -hüsn-ü talillice- "yele" o gece, televizyonda sana ödül veren adam kadar fizikçe değil, kimyaca yakınız hepimiz sana. O günü unutalım, değil; buluşacağımız günü bekleyelim "çocukluğumuzun geçtiği o eski mahallelerde"